Makale

Pınarlar aramızdan akıp giderken…

Pınar İkiz, 24 yaşında öldürüldü. Kocası, Pınar’ı kafasından vurarak öldürdü. Bu zulüm dolu hayat Pınar için 10 yıldır devam etmekteydi.

14 yaşındayken, okuluna gelip giden çocuk Pınar, kocası olacak adam tarafından 2 defa kaçırıldı. Okumaya devam edebileceği sözleri verilerek evlenmeye razı edildi. Evlenince ilk 5 yıl kendi evinin balkonuna bile çıkamadı. Bu zulümhanede 2 çocuk doğurmaya zorlandı.

10 yıllık evliliği boyunca kocasının düzenli şiddetine maruz kaldı. Maruz kaldığı şiddet nedeniyle Pınar’ın çenesi kırıldı, kafası şişti, geçici bir süre için hafızasını kaybetti. Tüm bunlar devletin hastanelerince belirlendi. Onlarca kez karakollara, savcılıklara suç duyurusunda bulunuldu. Koruma istendi. Yetmedi, Pınar sığınma evine kaçtı. Ancak kocası onu orada da buldu ve eve yani işkencehanesine geri götürüldü.

Kocası sadece kendisine değil, Pınar’ın annesi ve kız kardeşi Ayşe’ye de şiddet uyguladığı için Pınar ailesi zarar görmesin diye maruz kaldığı zulmü uzun süre ailesinden gizledi.

Nihayetinde 10 yıl süren bu işkenceye son vermek için boşanmak isteyip ailesinin yanına taşınınca, kocası çocuklarla görüştürme gerekçesiyle Pınar’la buluşup, onu öldürdü.

Pınar’ın bu haberini birkaç gazetede görebildik. Öldürüldüğü için değil, kocasının mahkemesinde, hakimin 10 yıllık işkencesine dair soruların Pınar’ın katiline sorulmasını reddetmesi nedeniyle gündeme geldi. Cinayet bir anlık bir olaymış gibi, hakim, “Bu bir şiddet değil, cinayet davasıdır” diyerek hem katilin cinayete varan sistemli şiddetini gösteren tüm soruların sorulmasını hem de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın müdahil olma talebini yok saymıştır.

Pınar’ın yaşadıkları, öldürülmesi ve ardından dava sürecinde yaşananlar kadına yönelik saldırıları tek bir olayda yansıtabilecek bir nitelikte.  Devletin resmi kayıtlarından TÜİK’in çıkardığı sonuçlara göre son 15 yılda 241 polis, 91 asker, 17 özel timci, 15 korucu, 45 gardiyan tecavüzden yargılanmış, fakat hiçbirine ceza verilmemiştir. 2002-2008 yılları arasında 62 bin tecavüz olayı resmi olarak kayıtlara yansımıştır. Kaldı ki bu saldırılarda saldırıya maruz kalanların büyük çoğunluğu korkudan ve diğer psikolojik ve sosyal etkilerle maruz kaldığı saldırıyı gizlediğinden, saldırıların büyük bir kısmı hiç resmi kayıtlara yansımamaktadır.

TÜİK verilerine göre son 7 yılda katledilen kadınların sayısı yüzde 1400 arttı. Tecavüze uğrayanların yüzde 50’si 18 yaşı altında, bunların yüzde 10’u erkek çocuk. 5-10 yaşları arasındaki çocukların yüzde 55’i ensest mağduru. 10-16 yaş arasındaki çocukların ise yüzde 40’ı ensest mağdurudur. Kadınlara yönelik saldırılarda, saldırganların yüzde 83’ü kadını, eşi-sevgilisi-partneri olurken, genel olarak cinsel saldırılarda saldırganların yüzde 75’i tanıdık bir kişi olmaktadır.

TÜİK verilerine göre son 5 yılda tecavüz-cinsel taciz gibi suçlarda yüzde 30 artış var. 2005-2010 arasında 1000 binin üzerinde kadın cinsel saldırıya maruz kalırken, bu kadınların yüzde 40’ı korkudan  şikayetçi dahi olamamıştır. Verilere göre her yıl ortalama olarak 10 bin kadın tecavüze uğruyor ve bu tecavüzcülerin büyük çoğunluğunu toplu tecavüzler oluşturuyor. Saldırılar sadece taciz-tecavüzle de sınırlı kalmıyor. Bir sonraki adım ise kadının katledilmesi-öldürülmesi ile sonuçlanıyor. Sadece 2013 yılının ilk üç ayında 47 kadın, erkekler tarafından katledildi. Bu 47 kadına Nisan’da 7, Mayıs’ta 17, Haziran’da 16 kadın daha eklendi.

Pınar katledilen kadınlar kervanına 12 Mayıs’ta katıldı. Memlekette kadına yönelik saldırı öyle bir hal almış durumdaki kadın ölümlerindeki ilk neden halini almış durumda. Trafik kazası, kanser ya da kalp hastalıkları vb. nedenlerle ölen kadınların sayısı erkekler tarafından katledilen kadınların sayısını bulmuyor.

Pınar ölmedi, öldürüldü. Kocası tarafından 10 yıl boyunca adım adım katledildi. 14 yaşında bir çocuktu, geleceğine el konuldu. 24 yaşında bir genç kadın olarak, genç bir i,nsan olarak adı gibi akıp gitti bu hayattan. Pınar’ı kocası silahla öldürdü. Onu öldüren silahın tetiğinde sadece kocasının parmak izi yoktu. “Karı-koca arasına girilmez” diyerek, 10 yıllık zulüm boyunca her defasında Pınar’ı kocasına mahkum eden polislerin de parmak izi var bu tetikte. Ölüm tehdidi altında olduğu yönünde annesinin, kardeşinin başvurularını “bizzat kendisi başvurmazsa Bir şey yapamam” diyen savcının da parmak izi var. Pınar’ı sığınma evinden alınıp götürülmesine göz yuman, 10 yıllık zulüm boyunca tek bir işlem yapmayan, öldükten sonra müdahil olma makyajı ile oy peşinde koşan Bakanlığın, yetkililerinin de parmak izi var. o tetikte, Pınar’ın zulme uğramasına tanık olup, sessiz kalan komşusundan hısım-akrabalarına kadar herkesin parmak izi var. Pınar’ı el birliği ile öldürdüler.

AKP iktidarı döneminde kadına biçilen toplumsal rolü belirleyen kriterler dini esaslara dayanılarak, kadın toplumsal hayatın dışına itilmek istenmektedir. Bu politika kendisini en net haliyle 3-5 çocuk doğurulmasına yönelik teşvik vb. adımların atılmasında göstermektedir. Bu politikalar ile kadın her çocuk için yıllarca eve bağımlı, toplumsal yaşamdan, iş hayatından uzak bir yaşama sahip olacak. Bu da erkeklere daha fazla bağımlılığı getirecektir. Kendi ekonomik varlığını da sağlayamayınca bir kölelik ilişkisini sürdürmeye mahkum olacaktır. İktidarın kadına bakışı buyken; öldürülen, şiddete maruz bırakılan kadınların davalarına müdahil olmasının kitlelerin gözünü boyamaya dönük göstermelik bir pratik olmanın ötesinde bir anlamı yoktur.

 

Çare kadınların kendi ellerindedir. 24’ünde öldürüldükten sonra değil, daha 14’ündeyken, okumak isterken daha, ellerimizle Pınarların ellerini buluşturacak örgütlenmeleri yaratamazsak, geleceğimizin can suyu kadınların, dirençli insan yüreklerine ulaşmazsak Pınarlar aramızdan akıp gitmeye hem de daha fazla sayıda gitmeye devam edecektir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu