DeneyimGüncel

DEĞERLENDİRMELERİMİZ | Kampanyamız bitti mi? Hem evet hem hayır…

Kampanyamızın üç ayını devirdik ve evet, çalışmaları sonlandırdık. Ama hayır, kampanyamız tamamen bitmedi, şimdi sıra kadın ve LGBTİ+'ların kaydettiğimiz seslerini, sözlerini, dertlerini kalıcı hale getirmede... Ama öncelikle kadınlardan gelen kampanya değerlendirmelerine göz atalım!

Temmuz ayının ikinci haftasında başladık kampanyamıza… Öncesinde yer yer online, yer yer de yüz yüze toplantılarımızı tamamladık, önümüze eylem planı çıkardık, yönergeler hazırladık, komisyonlarımızı oluşturduk. Sonra ver elini faaliyet!

Kadınların ve LGBTİ+’ların kapılarını çaldık, kafelerde buluştuk, ev önlerine sandalye attık, kek-çörek-börek derken azcık da kilo aldık, çokça konuştuk, arada gülüşüp arada ağlaştık. Yüzlerce kadına ve ona yakın LGBTİ+’a pandemiyi, “normalleşme”yi ve kendi normalimizi sorduk. Onlar da anlattılar. Ev emekçisi kadınlardan tekstil işçisine, sağlık emekçisinden belediye işçisine, öğrencisinden akademisyenine, temizlikçisinden badanacısına, devrimcisi-sosyalist-anarşist-feminist kadın hareketi öznelerine, KHK’lisinden tutsağına dek… Pandeminin egemenler tarafından nasıl fırsata çevrildiğini, bu süreçte uygulanan politikaların bizi nasıl görmezden gelip, yoksulluğa-yoksunluğa mahkum edip bir yandan da emeğimizi daha fazla sömürdüğünü, “normalleşme”den anladıklarının bizim hayatımızın normalleştirilmesi olmadığını konuştuk, gündelik yaşamın politikasını yaptık.

Arada molalar verdik, kolektif değerlendirmeler yaptık, soluk aldık, tekrar başladık ve 3 ayın sonuna geldiğimizde Ekim başını geride bıraktık. Peki kampanyamız bitti mi?

Evet, kampanyamız bitti!

Ev ziyaretleri, online görüşmeler, buluşmalar, toplantılar… Artık kampanyamız kapsamında yaptığımız bu çalışmalar sona erdi. Beklentimizin üzerinde kadınla temasa geçtik, seslerini-sözlerini kaydettik, sosyal medya araçlarından bir kısmını da duyurduk. Yeni buluşmalar, yeni temaslar, birlikte politika yapacak bol zamanımız olacak kuşkusuz.

Ama hayır, bir yandan da kampanyamız sürüyor, çünkü…

Biz kadın ve LGBTİ+’lerden çok şey aldık, sözlerini, dertlerini (ki her bir dert; politik faaliyet alanıdır) dinledik, seslerini kaydettik. Kampanyamızın kitle çalışması ayağı bitse de yeni bir aşamaya geçtik. Dinlediklerimizi, kaydettiklerimizi sadece bizimle sınırlı bırakmamak adına tüm bunları bir kitap çalışmasıyla taçlandıracağız. Çünkü biliyoruz ki, her bir derdimizin kaynağı bu sınıflı-cinsiyetli düzenin kendisidir ve dolayısıyla kendimizle sınırlı kalmamalıdır. Suskunluğa ve görünmezliğe itilen her dert, her ah, her sorun açığa çıkarılmalı ve buna karşı sözlerimiz kalıcılaşmalıdır.Bu yüzden de bu dönem kampanyamızın ürünü olacak kitabı en kısa zamanda kadınlar ve LGBTİ+’lar başta olmak üzere duyarlı kamuoyuyla buluşturmaya yoğunlaşacağız.

Tarihe not düşüyoruz; pandemide kadın ve LGBTİ+’ların sözü var!

Şimdi yeni döneme geçerken, bu çalışmada yer alan faaliyet alanlarımızdaki kadın arkadaşlarımızın dönemsel değerlendirmelerini paylaşmak istiyoruz. (Buradaki alan değerlendirmeleri içerisinde yer almasa da Aydın-Didim, Balıkesir, Mersin, Amed, Kıbrıs ve Azerbaycan’dan kampanyamıza dahil olarak emek veren kadın ve LGBTİ+’ların emeğini hatırlatalım. Bizimle hikayelerini buluşturan tüm kadın ve LGBTİ+’lara bir kez daha teşekkür ediyoruz.)

İZMİR | “Devlet kadın ve LGBTİ+’ları yok saydı”

Bu kampanyayı ilk duyduğumuzda heyecanla başladık çalışmaya… Kadınlara soruları yönelttiğimiz zaman ne tepki vereceklerini, ne sıkıntı yaşadıklarını merak ediyorduk. Kadınların anlattıklarından doğru çok açık bir şekilde anlıyorduk ki; devlet bu pandemi sürecini sağlıklı bir şekilde örgütleyememişti. Bu, sorulara cevap verem kadınların yüzünden okunuyordu.

Bu röportajı ev emekçisi, üniversiteli kadınlar ve LGBTİ+’larla gerçekleştirdik. Bu sorulara cevap vermekten çekinmeyen kadın ve LGBTİ+’lar olduğu kadar, Pandemide ne yaşadığını anlatmaktan-paylaşmaktan çekinen; bunun okudukları okula, çalıştıkları işe, eşlerinin işine olumsuz yansımaları olmasından korktuğunu belirten kadın ve LGBTİ+’larla da karşılaştık. Ne kadar üzücü, değil mi! Yaşadığımız sorunları dile getirmekten bile korkar hale getirmiş bizi devletin politikaları… Ama aynı kadınlar konuştuklarında devletin pandemi politikalarıyla hayatlarını nasıl zorlaştırdığını kendileri ortaya koyuyor.

Yaptığımız röportaj ve sohbetlerde açığa çıkan en temel konu şu oldu; devlet kadın ve LGBTİ+’ları yok sayarak, düşünmeyerek pandemi politikaları oluşturmuştur. Devlet bizleri sadece kazanımlarımızı elimizden almak ve yalnızlaştırmak istediğinde düşünüyor. Devletin bu politikalarının onun ne denli güçlü bir erkek egemenliği ile hareket ettiğini gösteriyor.

ANKARA | “Kampanya, sürecin nasıl kadınlar aleyhinde kullanıldığını görmek ve göstermek açısından yerinde bir adımdı”

Pandeminin ilk zamanlarında başladığımız zoom toplantılarıyla beraber, biz kadınların mevcut durumunu, pandemi sürecinde de yaşadıklarımızın özgünlüğünü tartışıyorduk zaten. Tartışmalar bir şekilde bir kampanyaya, daha örgütlü bir çalışmaya evriltilmeye çalışıldı bizler tarafından. Kadınlar pandemide de farklı ve özgün koşullarda yaşıyorlardı ve bunları sadece kendi içimizde, zoom toplantılarında, kendi deneyim yazılarımızda tartışmak ve buralara sıkıştırmak dar kalıyordu. Pandemiyi Bir De Bana Sor kampanyamız bu açıdan gerçekten ihtiyacın ürünüydü. Hem bizleri toparlaması hem kadınlara elimizde somut bir şeylerle ulaşmamız hem de sadece teorik, darlaşmış tartışmalara sıkışmamızın önüne geçmesi açısından özellikle önemliydi.

Elbette ki süreç boyunca eksikliklerimiz oldu. Biz Ankara alanı olarak, hem alana olan yabancılığımız hem de sürece adapte olamamamızdan kaynaklı epey zorluk yaşadık. Yeterli olmasa da güzel şeyler çıkardığımızı düşünüyoruz. Kampanyamızın ilk dönemlerinde ev ziyaretlerinden sonra genç kadınlar ile bir piknik gerçekleştirdik ve kampanyamızın şarkısını seslendirdik. Mesela o gün kadınlarla birlikte olmak oldukça keyifliydi. Sohbetlerimiz, yürüyüşümüz ve besteyi seslendirebilmek için verdiğimiz yoğun çaba. Uzun zamandır da doğru düzgün evden çıkamamış olmanın verdiği enerji ile güzel bir gün geçirmiştik

Yaptığımız röportajlar ve sohbetlere gelecek olursak, gerçekten sürecin kadınlar üzerinde yarattığı büyük bir baskı vardı. Memur kesim ile bunun dışında ilde muhabirlik yapan kadınlarla, genç kadınlarla (üniversiteli ve liseli) görüşmeler sohbetler gerçekleştirdik. Bunun dışında kadın kurumlarında aktivist olan arkadaşlarla da görüştük. Mezopotamya Ajansı, YOL TV gibi kurumların kadın muhabirleri ile iletişime geçerek kampanyamızı duyurmaya çalıştık. Birkaç dakikalık bir sohbet bile anlamaya ve o duyguları, yaşanmışlıkları paylaşmaya yetiyordu aslında. Kadınların esas odaklandığı nokta belki daha çok toplumun pandemi sürecinde hassas yaklaşmaması, kurallara uymaması vs. idi. Ama yaralarına, sıkıntılarına biraz dokunduğumuzda dahi meselenin esas noktasına odaklanıyorlardı.

Bu süreç devletin kadınlara ayrı bir yöneliminin olduğu bir süreçti. Çıkardıkları yasalar, fırsatçılıkları, eşbaşkanlık sistemine, LGBTİ+’lara, topyekün kazanımlarımıza büyük bir saldırı gerçekleşti. Ve bizim bu kampanyayı örgütleme irademiz, sürecin “erk” tarafından nasıl kadınlar aleyhinde kullanıldığını görmek ve göstermek açısından yerinde bir adımdı.

Alan olarak bir atıllığımız da, yaptığımız işleri haberleştirmek noktasında oldu. Şimdi kitap çalışmamız var ve bu süreçte biriktirdiğimiz bütün yaşanmışlıkları daha kalıcı bir hale getireceğiz. Kadınların ortak emeği, çabası ve duyguları ile hazırlanacak olan bu kitap sözümüzü söylemeye devam edeceğimizin güzel bir kanıtı olacaktır.

ANTALYA | “Antalya turizm açısından gündemde olsa da, o güzellikleri var eden emekçiler var ve bunların geneli kadın…”

Pandeminin ilk zamanlarından itibaren YDK olarak birlikte zoomda toplantılar yapmak hepimize gerçekten çok fazla moral olmuştu. Kadınların birlikteliği ve kadın yoldaşlığının getirdiği güçle bu umutsuz zamanlarda moral buluyorduk. Bu toplantıların özellikle güzel üretimlerle sonuçlanıyor olacağını bilmek hepimizi çok fazla heyecanlandırıyordu.

Kampanyanın ilk başladığı güne kadar hepimiz epey heyecanlıydık. Sonra kampanyamız başladı. İlk zamanlar nasıl yapılacağını, kadınlarla nasıl bir iletişim kuracağımızı çok fazla oturtamamıştık Antalya alanı olarak. Sonrasında aslında birçok şey kendiliğinden ilerliyordu.

Bir gün ev işçisi bir kadın arkadaşla otururken ona kampanyamızdan bahsetmiştik. O da “siz de dahil olmak üzere onlarca kadın bu kampanyanın hikayesi aslında” demişti. O gün Pandemiyi Birde Bana Sor kampanyamız kafamızda daha çok şekillendi ve bir şeyler yapmak için epey sabırsızlanmaya başladık. Birkaç gün afişlerin gelmesini bekledik teknik bir sorundan kaynaklı afişler elimize ulaşmayınca daha fazla beklemeyip bir an önce gidip afişlerimizi çıkardık.

Bu kampanyada en sık buluştuklarımız işçi kadınlardı. Onlar da en az bizim kadar heyecanlı olduğundan güzel paylaşımların yanı sıra epey komik anlar da oluyordu. Ve bu yönüyle kampanya bizi sıkan, tüketen bir yerde değil aksine epey eğiten ve öğreten bir yerde duruyor. Daha sonrasında çalışmamızı arkadaşlarımızın da çalıştığı ağır çalışma koşullarının olduğu alanlara yönelttik. Bu alanlar sera işçileri, turizm ve ev işçileriydi. Antalya’nın turizm açısından ve muazzam güzelliklerle dolu hali sürekli gündemde olsa da, o güzellikleri var eden bir de emekçileri var bunların genelini kadın işçiler oluşturmaktadır. Kampanyamızla emekçi kadınlarla buluşuyor olmak, onların bir nebze de olsa sömürülen emeklerini görünür kılmak en güçlü moral oldu bize.

Bu kampanyanın sonunda yapılacak olan kitapta görünmeyen kadın emeğini güçlü bir adımla tarihe not düşeceğimize inanıyoruz.

İSTANBUL | “Birebir buluşmalar, emekçi mahallelerde kadın toplantıları…”

“Kadınlar konuşuyor patriarkanın maskesi düşüyor. Panemiyi bir de bana sor!” kampanyası kapsamında Temmuz-Ağustos-Eylül aylarını kapsayan süreçte yoğunlaştırılmış kitle çalışması içerisinde kadın ve LGBTİ+’larla bir araya geldik.

Devletin normalleşme süreci olarak tanımladığı dönemde kampanyamızın kitle çalışmasına hız verdik. Pandemi süreciyle birlikte artan erkek şiddetini, emek sömürüsünü, işsizliği, uzaktan yani evden çalışan kadınlar açısından daha fazla iş yapan ve mobbinge uğrayan, evi çekip çevirmesi, bakım ihtiyacını karşılaması beklenen süresiz bir çalışma temposunda olan, emeği daha fazla görünmezleşen, ayrımcılığa uğrayan, ötekileştirilen, çeşitli iş alanlarında çalışan ya da işsiz kalan kadın ve LGBTİ+’larla küçük buluşmalar yaparak deneyim paylaşımlarında bulunduk.

Gelecek kaygısı taşıyan genç kadınlarla, emeği görünmeyen ev-emekçisi kadınlarla, ayrımcılığa maruz kalan LGBTİ+’larla, işçi ve işsiz kadınlarla, KHK ile işten çıkarılan öğretmenlere kadar geniş bir kesimle “Pandemiyi Bir De Bana Sor” kampanyası gündemiyle röportajlar gerçekleştirdik.

Bu süreçte iletişim kurduğumuz her kadınla kampanyamızın gündemini birlikte tartışma-konuşma, karşılıklı deneyimleri paylaşma, pandemide artan erkek/devlet şiddeti, emek sömürüsü karşısında mücadeleye yöntemlerine dair birlikte sonuçlar çıkarma, çözüm yolları geliştirme hedefine yoğunlaştığımız bir dönem oldu.

İstanbul’da daha çok Gülsuyu, Esenyurt, Sarıgazi, Gazi, Sultanbeyli gibi işçi-emekçi kadınların yaşadığı mahallerde küçük buluşmalar gerçekleştirdik.

Çalışma yürüttüğümüz alanların yerel planlaması teknik komisyon organize etti. Yazı komisyonu röportajları toparlayarak yazılı hale getirdi. Merkezi sosyal medya komisyonu ise zoom görüşmeleri yaparak; sosyal medya üzerinden sosyalist, feminist, akademisyen kimliğine sahip çeşitli kesimlerden kadınlarla canlı yayınlar gerçekleştirip, kampanya çalışmalarına dair çeşitli görsel ve video paylaşımlarında bulunuldu. Devrimci- yurtsever tutsak kadınlara kampanyamızın gündemini anlattık. Pandemide tutsaklık deneyimlerini bizlerle paylaştılar. Sosyal medyada tutsak kadınların mektuplarına yer verdik.

Şimdi sıra, pandemi döneminde kadın ve LGBTİ+’ların sözünü tarihe not düşmede… Kadın ve LGBTİ+ deneyimlerini, röportajları toparlama ve yazılı hale getirme çalışması kampanyamızın 2. aşaması olan kitaplaştırma süreci olarak tanımlıyoruz. Ekim ayı itibariyle yazıların tashih edilmesi, röportaj ve söyleşileri çeşitli başlıklar altında sırlayarak kadınların aktardığı deneyimleri inceleyeceğimiz bir çalışma dönemi olacak. Bu süreci de yine kolektif bir biçimde komisyonlarımız ile yürüteceğiz. Ağırlıklı olarak yazı komisyonu bu sürecimizi organize edecek, deneyim ve röportajların kitaplaşma aşamasını örgütleyecek.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu