GüncelMakale

Delal Zoe | İki, her zaman göründüğü gibi iki midir? ( I )

Tarihe adını yazdıran en ünlü “iki ruhlu” savaşçı bir Lakota olan Osh-Tisch olmuştur örneğin. İsminin anlamı “bulur ve öldürür” olan Osh-Tisch’in hikayesi göstermektedir ki ikili cinsiyet sistemine uymayanlar her zaman “sevimli ve zararsız” insanlar değildirler.

I. BÖLÜM

Heteroseksizm ve ikili cinsiyete dayalı düşünce tarzı yani binary anlayış iç içe ilerleyen ve birbirini besleyen, insanlığın iliklerine kadar işlemiş anlayışlardır. Bu anlayışlar aynı şekilde toplumun devrimci, demokrat, ilerici kesimlerinde de ortaya çıkar. Bu bazen en kaba haliyle ortaya çıkarken bazen de dost bir görünüş kazanır. Düşman olan şekli insanların sadece kadın ve erkek olarak ikiye ayrıldığı düşüncesini dayatır ve tüm şekillenişi bu haliyle örer. Bir de dost gibi görünen ve aslında “farklılığı” fetişleştiren bir tarzda ortaya çıkan hali vardır. Bu fetişleştirme ikili cinsiyet algısından kendisini gerçek anlamda kurtarmadan, kendi ikili cinsiyet algısıyla gerçek anlamda mücadeleye başlamadan, başkasının ikili cinsiyet algısına saldırı şeklinde görünür. Aynı şekilde yine, sözde farklı olan non-binary kişileri yani ikili cinsiyet algısına uymayanları kutsallaştırarak/fetişleştirerek nesneleştirir.

Bu iki şekli sırasıyla ele almaya çalışacağım.

Özel mülkiyetli sistem ortaya çıktığı andan itibaren, iktidarı parça parça ele geçirmiş ve bu ele geçirme sırasında da normlar yaratarak iktidarını sağlamlaştırmıştır. Kadının ikinci cinsiyete “düşmesi”, eşcinselliğin ve translığın günah sayılmaya başlaması, toplumun sadece iki cinsiyetten oluştuğunun kabulü ve bu iki cinsiyetin toplumsal rollerinin normlaşması şüphesiz bir gecede olmamıştır. Bu oluş hali, insanın kendi bencilliğinden bağımsız değildir. Yani özel mülkiyet anlayışı ve onunla birlikte gelen erkek egemenliği, heteroseksist ve ikili cinsiyet anlayışı sonuç itibariyle uzaydan inmemiştir. Özel mülkiyetin sözde konforunu nasıl ki insan yaratmışsa, bizlerden bağımsız şekillenmemişse yine bizlerden bağımsız ve kendiliğinden yıkılmayacaktır. Onun görünen ve görünmeyen biçimleri de öyle…

İktidar arzusu beraberinde onu sağlama alma algısıyla birlikte gelir. Bu nedenle de kendini korumak adına tek tek düşmanlar yaratmanın önünü açar. Zaten bu şekliyle de toplumsal olarak en nihayetinde bugünkü haline, yani kapitalizmin henüz gelinen son aşaması emperyalizme dönüşmüştür. Bu dönüşüm bir gecede olmadığı gibi dünyanın her yerinde de aynı anda ve aynı şekilde gerçekleşmemiştir. Barbar kabileler olarak adlandırılan ve “modern toplumun” özelliklerini taşımayan insan topluluklarının yakın döneme kadar varlıklarını koruması bunun kanıtıdır. Bu barbar kabilelerden sayılan Amerikan yerlilerinin tarihine bakıldığında toplumda ikiden fazla cinsiyetin tanındığı dönemin binlerce yıl uzak olmadığı net bir biçimde görülecektir.

Beyaz adam, Kuzey Amerika’yı işgal etmeden önce yerlilerin toplumsal cinsiyet konusunda kendi fikirleri vardı. Hem “erkek” hem “dişi” özellik taşıyan kişilerin üstün olduğuna ve her şeye iki taraftan bakabildiklerine inanılıyordu. Yerliler cinsiyetleri kadın, erkek, iki ruhlu kadın, iki ruhlu erkek ve trans olarak sınıflandırıyordu. Bu tanımların hepsinin farklı yerli dillerinde farklı karşılıkları vardı. Bu çeşitliliğin ortadan kalkmasının özel mülkiyet algısının daha da güçlendiği, zenginler ve fakirler arasındaki farkın iyice arttığı bir toplum olan Avrupalıların gelmesiyle ortadan kalkmasıyla birlikte yaşanması bir tesadüf müydü? Yoksa tam da kendi iktisadi iktidarını kalıcılaştırabilmek için bütün özgünlükleri ortadan kaldırması gerektiğine inanan, iktisadi iktidarını sarsılmaz hale getirmenin yolu olarak bütün gücü tekelinde toplama girişiminde bulunan özel mülkiyetçi anlayışın bir sonucu muydu? Bunun üzerine gerçekten iyi düşünmek gerekmektedir.

Amerikan yerlilerinde bu sistemi yok eden, tarihe not düşülmesini çok büyük anlamda engelleyen Avrupalı işgalciler gibi Ortadoğu’da da sistem, benzer şekilde kültür deformasyona uğratılarak erkek egemen, heteroseksist ve ikili cinsiyete dayalı bir hale getirilmiştir. Bugün çok sık bilinmeyen ama başta Kars ve çevresinde olmak üzere Rojava’nın bazı bölgelerinde de dillendirilen gökkuşağının altından geçince cinsiyetin değişeceğinin anlatıldığı hikayeler bir dönemler aslında sömürgeci erkek egemen heteroseksist algının tam anlamıyla yapılaşmasından önce kendi gökkuşağını yaratanların hikayelerine değinmektedir. Ancak kölecilik ve feodalizm geliştikçe bu kültürler ortadan yok edilmiş tam da “farklılığa saygı” propagandası yapan ancak bu “saygının” altında insanlığı tek tipleştirerek kadın ve erkek ikili cinsiyet algısına zorlayan zihniyet kalıcı hale getirilmiştir.

Tarih incelendiğinde görülecektir ki özel mülkiyet anlayışının gelişmesi, kadının cinsler arasında ikinci cinse düşmesi, cinsel çeşitliliğin ortadan kalkması, kültürler arasındaki iktidar savaşları birbirinden bağımsız değildir. Ekonomik değişim hayatı bir bütün olarak etkilemektedir.

Bu şekilleniş yukarıda da belirttiğimiz gibi beraberinde çeşitli rolleri de kalıcı hale getirmiştir. Kadının görevleri belli, erkeğin görevleri bellidir. Bu ikili cinsiyet sistemi dışında kalanların ise Ortadoğu gibi feodalizmin henüz çok güçlü olduğu yerlerde işi yokken Avrupa gibi emperyalist-kapitalist sistemin güçlü olduğu yerlerde ise yine rolleri belirlenmiştir. Varlıklarını ispatladıkları yerlerde ikili cinsiyet sistemine uymayanlar, non-binary kişiler belirli alanlara hapsedilmeye çalışılmaktadırlar. Ancak tarihten de görebileceğimiz gibi ikili cinsiyet sistemine uymayanlar kendilerine çeşitli roller biçilse de hayatın her alanında olmuştur ve olmaya devam etmektedir.

Tarihe adını yazdıran en ünlü “iki ruhlu” savaşçı bir Lakota olan Osh-Tisch olmuştur örneğin. İsminin anlamı “bulur ve öldürür” olan Osh-Tisch’in hikayesi göstermektedir ki ikili cinsiyet sistemine uymayanlar her zaman “sevimli ve zararsız” insanlar değildirler. Osh-Tisch ikili cinsiyet sistemine göre bir erkekti. Ancak günlük hayatta kadın kıyafetleri giyiyor ve kadınların işi olduğu iddia edilen işleri yapıyordu. Bir kadınla evliydi. Rosebud Creek Savaşında bir kabile üyesini kurtarmasıyla ün kazanmıştı. Bir sanatçı, şifacı, şaman ve savaşçıydı. Ancak tabii ki Osh-Tisch gibi ünlenemeyen ya da onun gibi çok yönlü yetenekleri olmayan ve tarihe adını yazdıramayan binlerce “iki ruhlu” yerli de vardı. Tıpkı bugün kendilerinden beklenildiği gibi ünlü birer yazar ya da modacı olmayan, dışarıdan ikili cinsiyet sistemine uyuyormuş gibi görünse de aslında içinde kopan fırtınalarda, belki de gizliden gizliye sürdürdüğü ikinci bir yaşamında ikili cinsiyet algısını alt üst eden ve hikayesini bilmediğimiz milyonlarca insan gibi…

Bahsi geçen dönüşüm ve ikili cinsiyet algısının iyice yerleşmesi şüphesiz aynı şekilde bir dirençle de karşılaşmıştır. Bu direnç hem ikili cinsiyet algısına uymayanların hayatın her alanında hali hazırda zaten bulunuşunun getirdiği bir doğallıkta ortaya çıktığı gibi bireysel ya da kitlesel protestolar olarak da karşımıza çıkar.

Devam edecek…

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu