Güncel

Dersim’de kadınlar ve kanayan yaralar

Dersim’de festival kapsamında yürüttüğümüz köy çalışmalarımıza, kadın emeğinin sömürüsü ve yok sayılmasına ilişkin hazırladığımız ev içi emek anketleriyle başladık. Kadınlarla gelişen sohbetlerimiz sırasında belli oranda rahat olabilmelerine karşın -ki yine de çoğu zaman rahat olamıyor, “anlatsam yaşadıklarımı…” deyip susuyorlar.

Daha politik bir zeminde tartışabilmek adına yaptığımız anket çalışması söz konusu olduğunda oldukça çekingendi. Bir yandan odun ateşinde pişen çaylarımızı yudumlarken, diğer yandan sohbetlerimiz ilerliyor ve Dersim 38’in acıları dökülüyor bir bir…

Aradan yıllar geçiyor ve 1994’teyiz şimdi, onlarca köyün yakılıp yıkıldığı; insanların hiç bilmedikleri diyarlara sürgün edildiği, yurtsuz bırakıldığı ve nicesinin katledildiği yıllar… Bir kadın her bir taşına alınteri döktükleri evinin yanışını ve buna dayanamayan eşini o gün yitirişini anlatıyor.

Bir başka kadın şunları söylüyor: “10 dakika içinde köyü boşaltmazsak, bizi de içinde yakacaklarını söylediler”. Acılarına acı katıp susan Kürt kadınlarının korkularına kaynaklık eden devlet politikalarıyla dolu tarihin bilinciyle; fakat feodal bağlarla zincirine zincir katılan bu kadınların hapsedildiği sınırları da yıkmanın gerekliliğiyle birçok kadını, ellerindeki bezi bırakıp anketimize katılmaya ikna ediyoruz.

 

“Yaram kanıyor, ama anlatmak istiyorum”

Çeşitli politik sohbetlerde bir kenara sessizce oturmayı, konuştuğu zaman ise “sen sus, sen ne bilirsin” diye susturulmayı öğrenen kadınlara, öznesi oldukları sorunların bulunduğu bir pencere açıyoruz ve paylaştıkça derinleşiyor düşünceler. Çalışmaların ikinci günü bir kadının söylediği şu söz, karşılıklı paylaşımın yarattığı sıcaklığı özetliyor sanırım: “Yıllardır susup içimde tuttuklarımı soruyorsunuz sanki tek tek, anlattıkça yaram kanıyor, ama yine de artık anlatmak istiyorum.

Ankette temel olarak her kadının “kadınlık görevi” olarak verdiği ev içi emek eksenli sorularla, bir yandan ev içerisinde yok sayılan emeği irdelerken; diğer yandan Dersim’de çoğu kadının emek verdiği bir diğer alan olan ücretsiz aile işçiliğine değiniyoruz.

Bir kadın bir yandan içselleştirilen, diğer yandan tepki duyulan cinsiyetçi işbölümünü şu şekilde aktarıyor bize: “Biz ev işlerini yaparken erkekler bize yardım etmiyor; ama biz dışarıdaki erkek işlerini yapıyoruz.” Diğer bir kadın ise “Ev işlerine yardımcı olup olmamak, erkeğin vicdanına kalmış bir şey” diyerek çoğu kadının düşüncesini özetlemiş oluyor.

 

Mecburiyetlerimiz!

Kadınlar bir yandan ev içi emeği aslen kendilerinin sorumluluğunda görse de, çoğunluğu yine de erkeklerin de bu noktada emek vermesi gerektiğini düşünüyor. Fakat şunu söylemek gerekir ki; sanılanın aksine, kadınlar emeklerinin yok sayıldığının ve gerek sistem tarafından, gerekse eril zihniyeti barındıran ailedeki erkek bireyler tarafından değersizleştirildiğinin farkındalar. Fakat içinde bulundukları durumu nitelemek için kullandıkları ifade çoğunlukla aynı: “mecburiyet”.

Kendilerini her anlamda bağımlı hisseden ve bundan kaynaklı özgüven sorunu yaşadıklarını belirten kadınlar, anketler sırasında kendi içlerinde durumu tartışarak kısa süreli de olsa kenara bıraktıkları gündelik işlerden soluk alıp, öznesi oldukları yaşama ve kadın sorununa dair analizler yapıyorlar farkında olmaksızın.

Kadınların politik alanda üretmeye en çok ihtiyaç duyduğu anlardan birinde bir kadın şunu söylüyor: “Ev içi emek, ücretsiz köleliktir.” Bir diğer köyde ise “ Biz kadınlar, bu işlerden müebbet yemişiz.” diyor bir diğeri çaresizce.

Bir yandan konuştuğumuz her kadına kadınların örgütlü mücadelesinin ve bununla birlikte birey olabilme mücadelesinin önemini vurgularken, önceki günlerde yürüttüğümüz “Eme(K)adın” kampanyasına ilişkin kısa bir bilgilendirme yaparak, değersizleştirilen kadın emeğine ilişkin çalışmalarımıza dair önerileri alıyoruz.

Tam da bu noktada bir köyde yaptığımız anketimize katılan genç kadınlar, buna benzer tartışmaları düzenli olarak kendi içlerinde de yapmaları gerektiğine vurgular yaparak yolcu ediyorlar bizleri… Anaların sıcacık kucaklaşmaları ve içimizde birçok kadının kafasında sorular uyandırmanın verdiği umutlarla, ulaşabildiğimiz her kadına ulaşmak üzere ayrılıyoruz köylerden; bugünleri nasırlı elleriyle ören kadınların, yarınları yaratacağına olan inancımızla…

 

Bir YDK’lı

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu